Powered By Blogger

6 Haziran 2011 Pazartesi

ayın 8 i olmadan bir iki not...

Anneannemizin gelmesi şerefine İpek Masal tüm hünerlerini sergiliyor. Hatta olanları pek yeterli bulmamış olsa gerek ki üç gün içinde marifetlerine yenilerini ekledi...

Artık ben bilgisayarın başına beş dakika olsun geçtiğim de hemen şap şap masaya vuruyor. Çok sık olmasa da yapıyor :)) öyle mutlu oluyorum ki :))

Anneannesi 'gel gel'li  öğretti. İpek Masal la geell geeel dediğimizde heyecanlanıp kollarını sallıyor:)) haliyle daha uzanma ve atılma haraketleri yok ,onlar için biraz daha bekleyeceğiz.

Hareketli oyuncaklarına çığlıklar atarak tepki veriyor,ona göre ağır olduğunu düşündüğüm çıngırağını kavrayıp sallıyor...

Fakat sadece iyi değişimler yok :((
düzenli uykudan eser kalmadı:(( gece 3-4 sonrası huzursuzluklar tam gaz devam neyse ki annem burda da sabahları İpeği ona veriyorum ve biraz daha uyuyorum..
eskiden gece 19 00 itibaryle en az 23 30 a kadar deliksiz uyuyan ufaklık malasefki sürekli dönüp duruyor,pek bir huzursuz... önceleri sinek yada yakarca denilen o illet şey yüzünden sandım cibinliği kurunca geçer diye düşünmüştüm ama malesef :(( şimdi de sırt üstünden yüz üstüne dönen bızdığın geceleri uyku haliyle yüz üstü dönünce şaşırıp ağlamaya başlamasının önümüzdeki bir ay içinde arzu ettiği yöne rahatça dönebilmesiyle geçeceğini ummak :))

ben en iyisi yazmaya son vereyim şimdiden yakarcalar ısırmaya başladı bu gece uzun olacak gibi... hadi hayırlısı inşallah şu yakarcalara bir çare bulmadan aklımı kaçırmam.

27 Mayıs 2011 Cuma

Costas ve Sia


Sia ve Costas Güney Kıbrıs ta yaşıyorlar. Costas ile çook uzun zaman önce arkadaş olduk,dünya tatlısı bir insan. Hani derler ya her eve lazım diye tam da öyle biri:)) çook neşeli,hayat dolu,sevgi dolu...

Sia ile Costas sayesinde tanıştık onlar bu haftasonu evleniyorlar. Sia da tıpkı Costas gibi dünya tatlısı.Fotoğrafta gülmediğine bakmayın İpek onların yanında çok mutlu çok rahat dolayısıyla ben de :))

Kıbrıs ta yaşayan T.C. vatandaşı olarak malesef politik sebepler yüzünden sadece K.K.T.C. vatandaşları Güney Kıbrısa geçebiliyor. Bununla ilgili yazacak tonla şey var ama daha sonra yazarım... Birzirimizi özlediğimiz de saolsun onlar bu tarafa geliyor da vakit geçirebiliyoruz. İnşallah bizim de onların yanına gidebileceğimiz günler gelir...

Sevgili arkadaşlarımızı şimdiden kutluyorum malesef evlilik törenlerin de olamayacağız halbuki ilk defa baş nedime olma teklifi almıştım :((

Costas ve Sia ömrünüz boyunca çook mutlu olun hep arkadaşımız kalın sizi çok seviyoruz...

Ortaya Karışık

Çünkü karıştım,karma karışık oldum :))

Tonla şey yaşanıyor.sabahlar nasıl oluyor, ne zaman akşam oluyor hiiç bir fikrim yok. Tek bildiğim her günün sonun da hep bir yarım kalmışlık hissiyle kendimi yorgun, anlamsız dizilere bakarken buluyor olmam..

Her öğleden sonra aynı şeyi söylüyorum, İpektoş gece uykusuna geçecek ve ben tüm geri kalan işlerimi bitireceğim diye ama nerdeee :))) yemekten sonra mesaisi bitmiş yorgun savaşçı bir kenera yığılıp kalıyorum.. yani kısacası sürekli memnuniyetsizim :P hemen bir örnek vereyim

Zaman zaman İpektoş bana acıyıp iki koca saat uyuyor, tabi ki kesintisiz değil ama uyuyor işte ... ben bebiş olduktan sonra anladım iki saatin neee kadar kocaman bir zaman dilimi olduğunu ve içine neler sığdırılabileceğini :)) artık tüm gününü tek bir işe ayıranlara hayret ediyorum (hemen şimarırım)
Fakat her zaman ben de bu iki koca saati verimli kullanamıyorum yada kullansam da her türlü mutsuz oluyorum, temizlik yapıyorum dinlenemedim diye üzülüyorum,dinleniyorum vay ben niye internetten İpek için birşeyler araştırıp öğrenemedim diye üzülüyorum,araştırıyorum ay azıcık uyusaydım hiç halim yok diyorum... diyorum da diyorum...
İpektoşum artık kocaman oldu :)) neler neler yapıyor...
(ortaya karışık dedim ya İpek uyanmadan aklıma gelenleri yazayım istiyorum)

Sesli sesli kahkahalar atıyor,sürekli  çığlık çıglığa bağırıyor

sıkıldığında komik bir şekilde iç çekiyor
daha da anlatamadıysa üç komik öksürük takliti yapıyor öhÖ öhÖ öhÖ (çok üçkağatçı bu kız yaa)

her bulduğunu ağzına götürüyor

salyamız hiiç eksik değil,üst baş sürekli perişan

sağına soluna dönüyordu artık sıtr üstünden yüz üstüne dönebiliyor bir süre sonra sanırım kolları acıdığı için bir çığlık atıyor hemen düzeltiyoruz hanfendiyi, o baştan başlıyor dönme çalışmasına

itinayla benim az kalan saçlarımı yoluyor ,babanın suratını çiziyor

mama sandalyesin de keyifle meyve yiyor,çorbaya da hayır demiyor

bulduğu her aralıktan televizyona bakmaya çalışıyor ve sonun da televizyon kapatılıyor

dikkati çook dağınık neredeyse hiç meme emmiyor,beni çook teleşlandırıyor :(

artık koca insan kakaları yapıyor
(iki ay ha yaptı ha yapacak diye bekledikten sonra iki güne bir kaka yapınca haliyle karı koca her kaka da küçük kutlamalar yapar hale geldik. Halimiz çook komik çook. Hatta bugün kutlamalara kendimizi çok kaptırmışız o arada ufaklık bizim yatağa çişini yapı verdi. sonuç: kucaklanmış kakalı bir popo acil temizlenmesi gereken çişli bir yatak etrafta koşuşturan anne baba... arada birilerinin de bizi kameraya alması gerek)

gecede en çok iki defa uyanan bızdık olayı aştı bin defa uyanıyor ama neden bilinmiyor.

yatağının parmaklıklarından bacakları çıkarıyor sonra sıkışıp çığlıklar atıyor
malesef daha odasına geçiremedik hala bizim odamızda yatıyor ne kadar doğru yapıyoruz bilmiyorum ama birtürlü odasına geçirmeye içim elvermiyor.
onu her kontrol etmek için otamatik uyanıp göz ucuyla baktığımda 45 derecelik bir açı yapmış buluyorum,gecenin ortasında hanfendi sıkışmadıysa artık ayaklarının olduğu yerde kafası ters yatıyor,sabaha karşı eski pozisyona dönüyor...

çok sıcak :)) yakarcalar,sivrisinekler derken isilik oldu bile...
bugün de serin anlamadım ki ne giydireceği mi!? tek bildiğim tanası da anası gibi üşüdüğün de hemencecik al al olup morarıyor :))

şimdilik aklıma gelenler bunlar biliyorum çok kötüyüm bukadar ilki tarihleriyle gün gün yazmam gerek ama o günlerde gelecek inşallah :))

12 Mayıs 2011 Perşembe

sevgili 'ben kızımın delisiyim' daha güzel yazamazdın ellerine,yüreğine sağlık

Anlaşılamamak / Anlaşamamak

Adamın biri halısını 110 akçeye satıyormuş, oradan geçen biri “bu halının değeri 150 akçe eder, çok ucuza satıyorsun” demiş. Adam dönmüş ve “ama ben 110’a kadar saymayı biliyorum” demiş. Bu kıssayı, yazının devamında da anlaşılacağı gibi moralimin bozulduğu bir gün eşim anlatmıştı. O gün bana ilaç gibi gelmişti ve o gün bugündür karşımdakinin sayabildiğinden fazlasını saymam.
Sen ne söylersen söyle, karşındakinin anladığı kadar değil midir konuştuğun. Bazen uzun uzun anlatırsın, bazen kısaca söyleyip anlaşılmasını beklersin. Her iki durumda da anlaşılmadığını fark edince üzülürsün buna. Anlaşılmamak üzer seni çünkü anlaşılman gerekmektedir. Anlaşılasın ki, anlaşabilesin.
Bu ne yazık ki her zaman böyle olmuyor çünkü ne yaparsak yapalım hayatımızda hep var 110’dan fazla sayamayan insanlar. Sen 130’la ilgili bir şeyler anlatırsın ama karşındakinin 130’u algılama ihtimali bile yoktur. Belli etmemiştir ki sana sadece 110’a kadar saydığını ya da sen anlamak istememişsindir bugüne kadar, sevgin o kadar büyüktür ki görememişsindir. Belki de hayatının tam ortasında olan atsan atılmaz, satsan satılmaz biridir ve sen her daim o insana hayatının içerisinde yer vermek zorundasındır.
Yaşadım bunu… Her iki durumu da yaşadım. Hayatımın içinde, çıkarılamazların arasında var böyleleri. Gel sana 150’ye kadar saymayı öğreteyim desen, o da neymiş bana bu kadarı yeter diyenler de var, öğret bakalım deyip öğreniyormuş taklidi yapanlar da. Gerçekten tahammülü zor oluyor, sinirler geriliyor kimi zaman ama çözüm de o kadar açık ki. 110’a kadar olan sayılarla konuşmaktan başka bir çare var mı? Ben artık öyle yapıyorum ve herkesin anlayacağı dilde konuşuyorum. Bazense 1 bile demiyorum, konuşmaya ya da anlatmaya hiç gerek görmüyorum.
Kafam rahat… Ben rahat… Susmak güzeldir bazen… Yazmaksa en güzel…

4 ay yaşındayız :))

anneler günün de benim ufaklığım da 4. ayını bitirip 5. ayından gün almaya başladı... İlk anneler günümüz pek bir tantanalı geçti pek birşey anlayamadık :)) aranması gereken tonla anneyi arayamadık ,hatta gelen telefonların bir kısmını aman bebiş uyudu aman uyandı derken kaçırdık :)) Bir sonra ki anneler gününe daha hazırlıklı olacağız inşallah:))
Resimde bebişimizin doğumgününü kutlayan Budy ve ona arkadaşlık edeceğini umduğumuz ailemizin yeni üyesi Genna var...
Yazacak tola şey birikti ama bu zamanlar anne ve babanın işlerinin yoğun olduğu zamanlar hatta cuma günü İpekcik de mesai yapacak:))
İnşallah tüm tantana başarılı bir şekilde pazar akşamı sona erecek ve ben tüm birikmiş yazıları yazabileceğim

25 Nisan 2011 Pazartesi

Ankara Gezisi...

Şu iki fotoğrafa bakın da söyleyin, bu çifte bi bebiş gerekmiyo mu yani :))
 Elifçim Mavra'yı açın çok para kazanın da bebiş yapın heh heh
 sevgili Bülent in hazırladığı süper kahvaltı masasından kalanlar:)) hazır İpek uyurken saldırdım vallahi mamalara:))
Canım Murat abimin eşi Aysel abla ve şirineleri Nilüfer ve Başak...
 İyi ki pazar günü onlara gitmişiz yoksa ufaklıkları hiç göremezdik. Nerden bilebilirdim ertesi gün hastaneye yatacağını ufaklığımın.. neyse geçti bitti hepsi Murat abimin sayesinde. Tekrar çok ama çok teşekkür ederim sana Murat abi..
 Süper fotoğraf değil mi?? :)) Süper Selin abla vee İpektoş . Keşke daha çok fotoğraf çekebilseydik...
Bu fotoğrafta İpektoşun çok küçük olduğunu düşünüp onu kucağına almayan küçük dayımızın biraz daha butlansın da öyle kucağına alacağını söylediği an :))

Yazacak tonla şey var ama İpektoş uyandııı

22 Nisan 2011 Cuma

Elveda Hemanjiom

Yazacak tonla şey var... neler oldu neler...
Teşekkür edecek çok sevgili insanlar var.. kimden başlasam...
Peki bu yazacaklarımın hastane bölümünü ufaklığım ve ben ne zaman unutacağız...

Kısaca hemanjiomu anlatayım; annem yanımızdan ayrıldıktan iki gün sonra bir sabah birden bire bebişimin kafasının arkasında beliri verdi.Babişko sabah kalktığımızda Masalı kucağına aldı ve ben o anda çığlık attım o mor şişliği görünce. Doktorumuz Mert bey bunun bir tür hemanjiom olduğunu doğuştan olduğunu,zaman zaman doğduğu an değil de 8. yada 10. hafta da görülebileceğini söyledi. Bekliyeceğiz dedi. Kimisi çok büyür,kimisi 1 yaşına kadar küçülür dedi.

Fakat bir ay için de hızla büyüdü Masalın başının arkasındaki hemanjiom. Bu arada babişko ve ben takipteydik. Tabi ki asıl olay Doç. Dr. Murat Derbent in takibi  ve ilgisiyle son noktaya geldi.

Canım Murat abim ben senin hakkını nasıl ödeyeceğim?? Hiç hiç bilemiyorum vallahi... Nedersin birgün İpek Masal la sana gerçekten teşekkür etme fırsatımız olur mu???...Seni çook ama çook seviyoruz..

Pazartesi sabahı önce Murat abimin detaylıca yaptığı muayeneden kızımız pek iyi ile geçti. Oradan Murat abim bizi Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu na yönlendirdi. Faik bey hemanjiomun hızla büyüdüğünü onaylayıp hemen tedaviye başlamayı uygun buldu.
Ben bize bir reçete yazar,15 gün sonra kontrole gelin der diye beklerken hoop hastaneye yatıyorsunuz demez mi doktor bey...
Uygulanacak olan tedavinin hangi vakalar üzerinde nasıl etki ettiğinin resimlerini gösterirken benim gözlerim dolmaya başlamıştı bile ama yine de şükürler ediyordum sevgili Tanrıma çünkü bu nedeni bilinmeyen rahatsızlığın tedavisi yakın geçmişte mucize eseri bulunmuştu ve şans benim kızıma da gülmüştü. Çünkü Türkiye de hala bu rahatsızlığı yanlış yöntemlerle tedavi etmeye çalışan doktorlar var. Hatta Murat abim olmasaydı kimbilir bizim başımıza neler gelirdi...

Prof.Dr.Faik Beyin anlattığına göre kalp rahatsızlığı ola bir hasta tedavi edilirken var olan hemanjiomunun da küçüldüğü tespit ediliyor ve anlaşılıyor ki tedavi esnasında verilen ilaçlardan biri hemanjiomun küçülmesine sebep oluyor. Böylece şans eseri hemanjiomun tedavisinde kullanılacak ilaç bulunmuş oluyor.Fakat tedavi başladığında ilk kırksekiz saat çok önemli ve kesinlikle hasta gözlem altında tutulmalı. Haliyle biz de apar topar hastaneye yattık kızımla birlikte.
Ben çok güçlü olduumu düşünüyordum. Babişko ve anneanne darmadağan olmuşlardı. Bizi o odada da bırakıp giderken suratlarında ki ifadeyi unutmayacağım... Ne yazık ki üstlendiğim görevin kolay olmadığını kızıma damar yolu açılırken fark ettim. Öyle çok ağladı ki... ağlamadı resmen can çekişti... o ağladı ben ağladım ve ben işte o gün anne oldum!!!

Bugüne kadar bana eeee anne oldun artık diyen herkese hatta pazar günü kuzenime dahi, ben henüz anne olmadım diyordum.
Doğruyu söylüyordum... amma ben pazartesi günü gerçekten anne oldum...

Yanlış anlamayın tüm hastane personeli süperdi sadece doğal olarak 3 aylık bir bebiş için yaşananlar biraz fazlaydı ve ürkütücüydü. Haliyle o da çok yıprandı ve korktu.
Bugüne kadar nerdeyse hiç ağlamamış olan bebişim,şaka değil hiiiiiç ağlamamış bebişim 3 aya yetecek kadar çok ağladı malesefki... vucuduna tonla zımbırtı yapıştırılırken ,o odadan bu odaya koşuşturup, o ulturasondan bu ulturasona girdiğinde ağlamaktan canı çıktı bebişimin,tabi benim de... damar yolu açmak dışında hiç biri acı veren şeyler değil di ama bir kez korktu ya ufaklığım, tüm gece uyanıp içli içli ağladı...

Yine de o katta daha ne hastalar vardı,ne küçük bebişler vardı off off.. bizimkisi onların yanında fasa fiso kalıyordu..acil şifalar diliyorum hepsine.. hele odayı beraber paylaştığımız Gamze hanım ve bebişi Ece Su, çook güçlüler maşallah inşallah en kısa zamanda iyileşir Ece Su...

Canım İpek Masalımın tedavisi evde sürüyor. berbat tatları olan üç ilaç içiyor sabah akşam. ilaçları zamanlarına göre şırıngalara ayarlıyorum sonra babişko ve ben bildiğimiz bütün şaklabanlıkları sabah ve akşam olmak üzere neredeyse bir saate yakın yapıp ilaçları yutması için dua ediyoruz ama malesefki son ilaca sırageldiğinde çoktan çığlıklar kopmaya başlamış oluyor off offf diyet falan yapmama gerek kalmadı o ağladıkça ben kilo veriyorum offff offf
Eve geldiğimizden beri kucağımda uyuyor ve sürekli sıçrayıp ağlayarak uanıyor bebişim... eve arkadaşlar geldiğinde hatta Niben ablasına bile yaptı bunu, yüzüne bakıp resmen korku çığlıkları ile karışık ağladı. sanırım yatar pozisyondayken yabancı birini görünce iğne falan mı yapacaklar sanıyor anlamadım ki... ama Murat abim bu travmayı yaşayacağını söylemişti...

Ne zaman unutacak tüm bu olanları acaba???

Ama yine de çok küçük olduğu için çok dert etmeden tekrar tekrar şükrediyorum...
Biliyorum paçaları erken sıvadım gibi görünse de  ben biliyorum ve inanıyorum ki tedavimiz başarılı olacak ve biz en kısa zamanda kurtulacağız hemanjiomdan .. hatta şimdiden küçüldü bile :)))

Yaniii ne diyoomuşuzzzz ELVADA HEMANJİİİİOMM :)))

10 Nisan 2011 Pazar

unuttum:))


işte yazımın altına eklemeyi unuttuğum fotoğraflar :))
ilk fotoğrafda herşey normal tören seyrediliyor...
ikinci fotoğrafta ise çığlık gelmeden önce ki hazırlık,dudaklar bükülmüş, ağlamaya  1sn kaldı alarmı :))

3 ay yaşındayız

Resimde de görüldüğü üzere nazar koruması altındayız :))
Bu fikri takip ettiğim bloglardan birinde görüp uygulamış bulunmaktayım. Uygulamaya karar verme sebebim geçende iş yerine gittiğimiz de bebişimi gören teyzelerden biri;
-ne güzel bir bebek doğurmuşsunnnn, ayyy nazar değmiş sana
demesi oldu...
anlamadım niye öyle dedi ama ??!!??
neysee ,koyduk işte nazar boncunu :)))))

bugün ayın onu.
yanii 3 ay 2 günlüğüz ve ilk defa sesli kahkahamızı attık :))
o ne muhteşem bir sesmiş öyle.... babişko ufaklığı sabaha kadar öyle güldürse zevkle dinlerdim o kahkahayı..
inşallah hayatı boyunca böyle güler kızım..

Altta göreceğiniz fotoğraf kızımızın ilk istiklal marşı deneyimidir. Kıbrısta her cuma askerler meydanda Atatürk heykelinin önünde tören yaparlar. Bando ufak bir konser verir,sonra istiklal marşı ve küçük bir geçit töreni..

Kızımız ,askeri bandonun küçük konserinin ardından istiklal marşını annesinin kucağında dinledi.Sonra askerlerin vatanın bölünmezliği ile ilgili attığı naraların ardından çığlığı bastı hem de ne çığlık :((( üüü
Aslında acemi anne o seslerin ufaklığı için biraz yüksek volümde olduğunu biliyodu ama...
needimm bile bile lades işte :(((
Komik olan kısmı tüm tantana bitti bizim ufaklık ondan sonra çığlığı bastı:))
Çok gürültülüydü o yüzden mi ağladı,okadar yeşiller içinde adamı bir arada gördüğü için mi ağladı bilemiyorum ama kalabalıktan 'yazııık korktu bebek' falan gibi sesler yükseliyodu onu duydum .
ne diim bilemiyorum,siz de bişi demeyin oldu mu ,çünkü ben ne diyeceğinizi biliyorum :((

6 Nisan 2011 Çarşamba

Baş parmak

Ne yapacağız bu parmak emme işini yaw :))
Uykuya geçmek için en az 20 dk. cak cik cok emiyoruz valla o baş parmağı.

kadriyee ;)


Canım Kadoşum yaa vaalla sen bitanesin ... bak gittin buralardan beni sensiz bıraktın ama bi şekilde etkilerin o güzel enerjin burada :)

Hemen yukardaki fotoğrafların manasını açıklamak istiyorum. Malesef ki ben bebişime bakarken arada kendine break isteyen annelerdenim. Öbür türlüsü beni biraz kasıyor. Fakat zaman zaman işler pek sizin istediğiniz gibi gitmediğinde ipekcik bir türlü uyumak istemediğinde ,bilinen tüm şarkılar tükendiğinde saçmalamalar insanı yormaya başladığında insan' acil durumlarda camı kırınız' butonuna ihtiyaç duyuyor.

İşteeee benim acil durum butonum bu lamba :)) kadoşumun yatak odası lambası :))

Kadoşum adadan giderken bir kısım eşyasını bana bırakmıştı. bu pek süslü güzel lambacık da onlardan biri. ben de onu yatak odama astım. Veeee ipek masal bebiş pek bi beğendi bu lambayı. ne zaman onu yatağımın üzerine bıraksam neredeyse yarıımmm saat , evet evet yarım saat olambaya bakarak oyalanıp gülücükler atuyor. bende bu sayede kollarımı dinlendirip kendime biraz vakit ayırabiliyorum. Hatta geçende ipekcik lambayla flört ederken ben dolabımda ki hangi kıyafetler üzerime oluyor diye denemeler yaptım. İpekcikde bir bana bir lambaya bakarak çığlıklar atıp durdu :)) süper diimiii

Teşekkürler Kadriyecimmmm...


Bu arada biz tatlı Berkemizin doğumgünün kutlayamamıştık. Gelecek sene doğumgününde yanında olabilmek dileğiyle....
MUTLU YILLAR BERKECİİİMMM,YENİ YAŞIN KUTLU OLSUUNN...

4 Nisan 2011 Pazartesi

bir fotoğraf daha

Şimardım:)) bir de kendi fotoğrafımı koyayım dedim. Hazır babişko evde ,banyomuzu yapmışız.fotoğrafımızı çeken var:))

yeni fotoğraflar...


İlk resim iş yerine babişkoyu ziyarete gittiğimiz zaman çekildi.İkinci resim ise cumartesi gezintisin de Gülru ablamızın çektiği fotoğraflardan biri...Nasıl ama ? :))

Ben bu gözler,yanaklar için ölürüm...

Anneanneciiiimmm...

                           Anneannecimm sakın unuttum sanma bende kutluyorum senin doğumgününü :))

                                      YENİ YAŞIN KUTLU OLSUN ANNEANNECİM
                                                        SENİ SEVİYOORUUMM
                                                                 İPEK MASAL

2 Nisan 2011 Cumartesi

kaka var mı??

Onca zaman yazamayınca birikti tabi yazacak şeyler. Artık zaman sırası biraz şaşmış bir şekilde hatırladıkça yazacağım geçmiş olayları.
Fakat önce en son haberi vermek isterim. Sevgili İpeğimiz önce tam 7 gün kakasını yapmadı. Hem de sadece anne sütüyle beslenmesine rağmen. Anlamadım gitti,iki güne bir ortalığı batıra batıra yapan kız gitti...Sorun beslenme aralarının uzayıp,beslenme süresini azaltmış olmasından mı ,yoksa benim yaptığım bir yanlıştan mı bilemiyorum,bilemiyorum... 7 günün sonunda fitille kakasını yaptı ufaklığım, sonra 5 gün daha yapmadı tam korkmaya başladım yapı verdi ogece. Aman bir mutluluk biz de bir mutluluk anlatamam :)) şimdi 2 gün oldu kaka yok bekliyoruz artık:))
Bu sırada babamız iş yerinden bir milyon defa arayıp 'kaka var mı ' diye soruyor. Ben hayır deyince telefonun diğer ucundan dudağının büküldüğünü görür gibi oluyorum.

Kanadımız kırık :((

Evet bu fotoğraf havaalanında çekildi. Ayın 8 i falandı sanırım. Bilemezsiniz ayrılmak ne zor oldu anneannemizden... o gece onu yolcu ettikten sonra eve dönmeyi başaramayıp arkadaşlara gittik,bir kanadımız kırık ... ne yapacağını bilmez acemi anne baba ööyle kala kalmıştık sudan çıkmış balık misali...

Ogece bebişin odasında ki bir kişilik yatağa zar zor sıkıştık karı koca. Çünkü babamız anneyle kızını bırakıp yalnız yatamadı,o da yanımızda olmak istedi. Tahmin ettiğiniz üzere ebatları hiç de küçük olmayan anne baba o gecenin sonunda hertarafı tutulmuş kalktı yeni güne :)) ama inatla o odada tıkış pıkış yatmaya birkaç gün daha devam ettik. Sonun daa pes edip tekrar bebişin yatağını odamıza taşıyıp kendi odamıza  geçtik ama asıl olay bebişimin mucize eseri annesine acıyıp anneanne gider gitmez uykularını 4 hatta 5 saate çıkarması oldu:)) ilaç gibi oldu vallahi ilaçççç :))

Bayan Yanak :))

ölüyorum ben bu yanaklar için ölüyorum :))
Aslında benim de bebekliğimde çekilmiş buna benzer bir fotoğrafım var. Annem ikisini yan yana koyabilmek için çekti bu fotoğrafı aslında:)) süper de oldu doğrusu :)) inşallah bir gün o fotoğrafıda buraya koyabilirim...

yuppiii bloguma kavuştumm

Yaşasın bloguma kavuştum yiiihuuuu :))

Ay pek bir kötü olmuştum bloglar kapatılınca. Yazacak tonla şey vardı... karmaşada unutuldu gitti.İlk ayların telaşından pek bir heyecanla yazmaya başladığım blogumdan başka bir yere de not etmek  aklıma gelmedi,aklıma geldiğinde de zaman olmadı.Ne yazık...

Neyse uzatmadan yakınmayı acil yazmaya ve resim yüklemeye başlamalıyım:))

Bu arada izlediğim tüm bloglara kavuşmuş olmaktan dolayı çook mutluyumm:))

17 Şubat 2011 Perşembe

Duru ve Budy


Koymakta çok geciktiğim fotoğraflar bunlar.
Durucuk budy ile tanıştı.Anlaşılan sevmiş,sevmiş ki beslemeye karar vermiş.Süper değil mi?
İpekcik de sever inşallah köpüşümüzü..

Bir ay,on günlük olduk...


Evet,evet bugün kırkımız çıktı.Hemen kırk kutlamaları çerçevesinde neler yapılırmış diye internetten araştırdık.Ne çok adetimiz varmış.Altın atılmış sularla yıkanmak,kapı kapı eş dostu gezip erzak hediyeler toplamak,kırk adet taşı banyo suyuna atmak,kırk bitki çiçek herneyse onu toplayıp bebişin yıkanacağı suya atmak,yok kırk delikli kevgirden suyu geçirmek...okadar çok şey var ki...

Baktık biz bunlardan hiçbirini yapamıyoruz biz de bugünkü banyo suyumuza altın attık,anneannemiz bebişi yıkarken ben de yanında beceriksiz anneyi oynarken anneannemiz birsürü güzel dileklerde bulundu.Baktık başka bişi yapamıyoruz bir de iki ters bir düz takla attırdık bebişe (şaka,şaka :)) son cümle hariç kendimizce olayı tamamladık.Şimdi sıra bana geldi. Cümleyi bitireyim bendenizde banyoya zıplar.

Fakat gördünüz resimler birinci ayımızda çekildi.Yani on gün daha büyüdük.Hatta dün doktorumuzdaydık tas tamam 4500kg olmuşuz.İnşallah birkaç güne kırk banyosu sonrası resimlerimizi koyacağım...

ilk gezmemiz


Sonunda internetim doğru düzgün çalıştı ve ben resimleri yükleye bildim.

Burası Vildan ablamızla Eren abimizin evi. Bizim ilk gezmemiz. Hemen fotoğrafını çektik.Bir de adettenmiş ilk gezmede hediyeler verilirmiş, biz bilmiyorduk . Hemen onlarında resimlerini çekip blogumuza koyduk:))

Çook teşekkür ederiiz sevgili arkadaşlarımız VİLDAN EREN ÇAK'a...

7 Şubat 2011 Pazartesi

bahtsız bedevi...

Sekiz aylık hamileyken bir sabah kalktığımda bileğim çok ağrıyordu.Üstüne yatmışım sandım.Bekledim geçsin diye ,fazla yormadım,kullanmadım bileğimi.Doktorcumuza sorduk birşey yapamayız dedi,dikkat et dedi.Röntgen çekilemiyor,ilaç süremiyoruz kaldık öööyleee.Gittik kouyucu bir bileklik aldık.Tam da işe yaradı diyordum birgün arabadan inerken kaymamak için arabanın kapısına elimi dayadım ama malesef kaydım ve o koca göbüşümle kapı arasında sıkıştı bileğim ve daha beter oldu:))

neyse,doğumda ben çığlıklar atarken çatalın kenarlarında ki demirlere öyle yapışmışım ki bileğim çıkacak sandım ama ertesi birkaç gün şaşırtıcı şekilde bileğim daha iyiydi.Sonra yavaş yavaş daha da kötüleşti,kötüleşti.En son bulaşıcıymış gibi diğer bileğim de ağrıyıp kötüleşmeye başlayınca panikleyip doktoro gittik.

Sonuç: komik!!
Meğer tüm bunlar ben bileğimin üstüne yattığımı zannederken aslında hamilelik sırasında salgılanan hormonlar yüzünden olmuş ve hamilelik sonunda da geçmezmiş aksine bebişi kaldırmaktan daha da kötüleşirmiş en son da ameliyatlık olurmuş :((
Sol bileğim feci durumda. Sağ bileğim başlangıç aşamasında.Şimdi her iki bileğim de bandajlı, hareketi minimuma indirmek için:((
Halbu ki hamilelik sonrası en çok sevindiğim şey kendi ihtiyaçlarımı yapabilme özgürlüğü idi.Şimdi yine kısıtlandı hem de ne kıstlanma bebişimi bile alamıyorum kendi başıma:((
Olan yine anneme oluyor.Sırtında ki yük az değilmiş gibi iyice arttı.Şimdi kara kara düşünüyor dönmek zorunda kaldığında ne olacak diye. Çünkü kendi işimi göremez durumdayım. Dönmek zorunda diyorum çünkü Kıbrısta kısıtlı ziyaret veriyorlar malesef ki...
Off bu blog bebişin değilde benim günlüğüm gibi oldu...

Bu arada dün geceyi anneanneyle geçiren bebiş bu gün haliyle çok huzurluydu.Bakalım bu gece başımıza neler gelecek...
Babayla ben resmen ortadan ikiye çatlıyoruz.Çünkü bebişle bol bol sohbetler eden anneanne elbetteki bu sohbetlerin karşalığını gülücüklerle alıyor.Babişko ve ben fosss
Konuşuyoruz konuşuyoruz kaşlar çatık dik dik bakıyor kurabiyecik bize. Hatta zaman zaman annemi konuşurken gözlerinin içine bakarak dinleyen bızdık biz konuşurken bariz sıkılıp gözleri ve kafayı odanın içinde ki diğer nesneli tanımak için gezdirip duruyor.

Aaaa az kalsın unutuyordum.Bebiş bugün ilk defa iş yerine gitti.Apo yu ve Ali Rızayı ziyert etti.Cafenin üst katında sütünü içti.Yapılan kumrular falan yüzünden biraz yağ koktu. Sonra yorulduk,eve geldik.uyuyor şimdi ee gece ki uykusuzluğa hazırlanıyor bıdık güç topluyo :))

5 Şubat 2011 Cumartesi

dün gece :))

dün gece ufaklık yine hiç uyumamayı başardı. Saat beşmi altımıydı pes ettim ve anneanneye postaladım ufaklığı ama hemen öncesinde dün gece bir ilk yaşandı ve kızım ilk defa annesinin üstüne kakasını yapmadı:) Anlaşılan onun kaka maceralarını yazdığımı fark edip utandı :)
anneanneye postalanmadan az önce dayanamıyorum artık diye babamızı uyandırdım ve ondan beş dakika için bebişi pış pışlayıp gazını çıkartmaya çalışmasını rica ettim.O da bana kıyamamış bebişi almış emzirme koltuğuna bi güzel yerleşmişler omzunada yerleştirmiş bebişi poposuna hafif hafif vura vura neredeyse yarım saat geçirmişler.O süre içinde bizimkinin mızırdanması durmamış ama :))
Sonuç; babişko ve ben alt değiştirmeye koyulduğumuzda bebişin neden söylendiği ortaya çıktı.Ufaklık normalde üstüme yapmayı tercih ettiği tüm kakişi bezine yapmayı başarmış malum biz biraz gecikince :)) babişko da gazını çıkaracam diye poposuna vura vura tüm kakişi bebişin poposuna bulamış:))
 üst baş değişmedi ama bulanan kakaları temizlemek hayli vakit aldı:))
ne diim öğrenicez inşallah:))

4 Şubat 2011 Cuma

alt değiştirme

ufaklığımın geceleri uykusu kaçıyor
gece uyurken altını kirlettiğini duyuyorum ve sabaha karşı 3 gibi altını değiştirmek üzere karı koca işe koyuluyoruz birimiz üstündekileri çıkartırken diğeri sıcak su hazırlıyor malum popomuzdaki kakalar pamukla temizlenecek
işe koyuluyoruz tam temizleme işlemi sona eriyor gibi oluyor itinayla çişimizi yapıyoruz
benim tek gözüm açık tek gözüm kapalı ne yapacağımı şaşırıyorum çünkü üstünü ıslatırsa gecenin o vaktinde başatan aşağı üst baş değişeceğiz ve bızdığın tüm uykusu kaçacak
tam kurtardık derken pata pata pööötüüürtt diye bir ses sonuç;
annenin sabahlığı
geceliği
yerler
alt değiştirme ünitesinin bir kısmı ve az açık çekmecesinin içi
bızdığın beline kadar heryeri
KAKAYA BULANMIŞ :))
veee yerlere yatarak gülen bir baba

evet o gece babamız çok eğlenmişti çünkü bu onun ilk deneyimiydi bızdık artık bunu alışkanlık haline getirdi artık okadar gülmüyor ama hala eğleniyoruz

biz her alt açmamızda bir formül bulduğumuzu üstümüzü değişmek zorunda kalmayacağımızı sanıyoruz ama ufaklık inanılmaz başarılar göstererek her seferinde bizi dumurlara sürükleyip kaka içinde kalmayı başarıyor
çıkan çamaşır inanılmaz boyutlarda :))
ne bende giyecek gecelik kalıyor ne onda üst baş malum havalar iyi gitmiyor şu aralar yıkaması kolayda kurutması okadar kolay olmuyor :))
şimdi yazıyı bitiriyorum çünkü yeni bir alt açma macerasına atılacağım

1 Şubat 2011 Salı

vicdan azabı

Yazacak tonla şey var... beceriksizliklerim,uykusuzluklarım,kızgınlıklarım... nebiliiim tonla şey..

nazar değdi galiba ;) hiçbirşey yazamaz oldum. Geceleri nöbetim 3 gibi başlıyor bebiş kucağımda gözlerim duvarda ööylece tonla şey düşünüyorum. Sabaha doğru bitik birşekilde bebişi anneme postalıyorum nasıl keyifle bakıyor ona sabahın o kör saatinde. Konuşuyor onunla şarkılar söylüyor sohbetler ediyorlar. Bense bebişten mi yoksa düşünmekten mi yorgun bilmem unutmak istercesine herşeyi derin bir ölüm uykusuna dalıyorum taki ilk emzirme saatine kadar...
emzirmek için yarı gözleri kapalı ufaklığı kucağıma aldığımda gözlerimiz karşılaşıyor ufaklık bana 'işte sütaş geldi' diye bakıyor
sadece  okadar evet sadece okadar... anneme gülücükler atıyor ama...
biraz önce okuduğum bir blogda ısrarla anne doğulmaz olunur diyor

olabilecek miyim acaba??????????????
soruyorum... soruyorum çünkü bendeniz bugün çok büyük bir ayıp ettim...

lohusalığımın başından beri eşimden bir şey rica ettim özellikle işimizle ilgili olmak üzere hiçbir olumsuz şeyi bana yansıtmamasını istedim çünkü ne kaldıracak gücüm vardı nede bebişim dışında birşey düşünmek istiyordum sağolsun beni hiç üzmedi ama baktım oda yaruluyor onunla da ilgilenmek lazım bugün ilk defa bebişi anneme bırakıp dışarı biraz iş konuşmaya çıktık biz daha iş konuşmaya yeni başlamışken işten çağırdılar gittik olan biteni yerinde konuştuk  aklım başımdan gitmiş biraz fazla konuşmuşuz annem feryatlar ederek bizi geri çağırdı bebiş çoktaan acıkmış çığlıklar atıyor...
utanmış,morarmış bir şekilde eve gittim Masalı alıp nasıl mememe yapıştırdığımı bilemedim ...
bu vicdan azabı geçer mi?????
gerçekten iyi annelik öğrenilir mi???
öğrenilirse toplamda kaç vicdan azabından sonra öğrenilir???

26 Ocak 2011 Çarşamba

Lohusa'nın Masalı

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak bir ülkede Lohusa adında bir kız yaşarmış. Lohusa pek mutlu bir lohusaymış. O yüzden yaşlı kadınlar onun masalını anlatır dururlar yıllardır. Lohusa çok mutlu bir lohusaymış ama anlatılana göre aslında onun da çok sıkıntısı olmuş. Kimi bebeğine alışamamış der, kimi yok yok bebeğine çok aşık olmuş da ona yetememekten, anneliği becerememekten çok korkmuş der, bazıları da hiçbiri değil o eski hayatının dengesini kaybettiğine çok dertlenmiş der. Ama hepsi de sonunda koca bir “amaa” çeker ve “o bunların geçici, güzel hislerin kalıcı olduğunu düşündü hep, panik olmadı, o yüzden mutlu lohusa” derler. “Lohusa bebeğini çok kolay emzirdi, o yüzden de mutluydu” dendiğini duyabilirsiniz ama çoğunluk “masalda bile olmaz öyle şey” diye itiraz edecektir buna. Bu konuda da rivayet muhtelif: Bebek memeyi alamamıştan, memeleri çok yara olmuşa, sütü az gelmişten fazla gelmiş kontrol edememişe türlü türlü dert sayılır ama “o geçeceğini biliyordu” derler. Çabucak da geçmiş zaten. Gerçek hayatta da öyle değil mi? Bu masal anlatılırken gençten birileri hep “demek ki etrafında ---sütün yaramıyor mu acaba-, -yetmiyor galiba sütün- gibi karamsar yorumlar yapan da yokmuş” der ama yaşlılar lafı ağzına tıkıverir, “masal dediysek peri masalı değil ya kızım, tabi ki var öyle diyenler ama o onlara kulaklarını tıkamış da ondan mutlu kalmış.”






Ama her masalda olur bu masalda da kötüler var. Lohusa’nın canını sıkanlar varmış etrafında. Onu üzenler. Ama o, bu özel döneminde huzurlu olmasının çok önemli olduğunu bildiğinden bir yolunu bulmuş, çıkarmış onları hayatından. O yapamazsa kocası LohusaBeyden destek almış. Normalde kimseyi kırmak istemeyen biriymiş Lohusa, ama o dönem hiç bir şeyi tutmamış içinde. Hormonların gücü adına diyerek çekmiş dil kılıcını gerektiğinde. Lohusadır ne yapsa yeridir demeye başlamış herkes ülkede. (o laf günümüze delidir ne yapsa yeridir diye gelmiştir.)

Lohusanın ziyarete gelmek isteyen arkadaşı çokmuş ama uykusu da. “Bu ara gelmeyin n’olur” demiş, “yorgunum gerginim”. Anlayış göstermişler ona, göstermedilerse de canından önemli değilmiş. Ama çok can dostlarını istemiş yanında. “Gelin yüzümü güldürün, beni rahatlatın” demiş. Onlar da gelmişler ve Lohusa’ya da çok iyi gelmişler. Çünkü hepsi AnneKaleminden’in yazısını okumuş ve önerilerini izlemişler (evet zamanda yolculuk Lost dizisinden çok önce başlamıştı)

Bu masalı anlatanlardan bazıları “annelik içgüdüsüne de güvenirdi o, rahatlıkla kararlar alırdı, o yüzden de mutluydu” der, bazıları da sert bir şekilde karşı çıkar “o dönemde annelik içgüdüsü mü olur canım, herkes ona içgüdünü dinle dediğinde benim içgüdüm niye yok diye dertlenmediğinden mutluydu asıl” Bu tartışma hiç bitmez ama genelde grubun en yaşlısı “içgüdülü veya içgüdüsüz, tecrübeli arkadaşlarıyla da hep konuştu da rahatladı” diye noktayı koyar. “O konuşmalarda öğrendi her bebeğin ağladığını, yatağa konunca uyuyan bebeklerin yalnızca taş tabletlerde –yok o kadar geriye gitmeyelim- kitaplarda olduğunu, herkesin çok zorlandığını ama hepsinin geçeceğini.”

Bir süre bunlar konuşulduktan sonra bir sessizlik olur, gözler uzaklara dalar, dudaklarda huzurlu bir tebessüm. Masalı ilk kez dinleyenler anlayamaz ne oluyor bu yaşlı kadınlara. Sonra kadınlardan biri “yaaa yaa” der, “ee tabi” der bir başkası, ilk kez dinleyen “ne oluyor nedir gizlediğiniz?” diye sorar endişeyle. “Lohusa asıl neden mutluydu biliyor musun?” diye lafa başlarlar. “Çünkü bebeğine hep sımsıkı sarılırdı”. “Aaa” der çok okumuş bir genç, “tabi ilk dönemde bebeklere çok sarılmak lazım”. Küçümser bakışları görünce de dediğine diyeceğine pişman olur. “Hiç lazımla lüzumla sarılınır mı bebeğe, Lohusa bunu zevkle yapıyordu, onu içinden çıkarmıştı ya yeni, yine içine alır gibi sarılıyordu, canı kendi canından kıymetli o küçük insanla bir bütün olmak için, onu koklarken tüm sıkıntıları gittiği için sarılıyordu. İşte o bu yüzden çok çok mutluydu.”
Sonra herkes susar. Yaşlılar ben niye sarılmadım bebeğime o kadar çok diye kendini suçlar; bebeği olmayan gençler, bir gün bebeği olduğunda ona çok sarılacağına söz verir kendine. (Bazı gençler de küresel ısınma, hızlı nüfus artışı alacak başını gidecek ne romantik bu kadınlar yahu diye için için söylenir) Bir yandan da hepsi için için aslında, masalda ne kadar kolay görünüyor, gerçek hayatta neden böyle olamıyor, diye sorar durur.

Bu masal da burada biter. Gökten 3 elma düşmüş, üçü de cam rendede rendelendikten sonra katı gıdaya yeni başlayan bebeklere gitmiş....

24 Ocak 2011 Pazartesi

lohusalık

Çocukken evcilik oynadığımızda ben bakkal olurdum.Bizim bahçede oynardık bir de kamyonum olurdu içine güya un niyetine toprak doldurur hayali bakkalıma taşırdım

bu ne tezat ... ozamnadan beri sıkışmışlığım aynıdır. Bakkal olmakla ev kadını olmak arasında kalmışlığın sıkışmışlığı ...hahahha gülüyorum ne diim :)))

lohusalık muhabbetine ufaklığın doktor rutinleri olmasa dışarı yüzü göremeyeceğim. bu pek bana göre değil hatta hafiften error vermeye başladım bile yaşayan var mı bilmiyorum ama sanırım benimkisi geç lohusalık depresyonu :))

aslında dengeler çok değişti hayatımda belki daha öncede yazmışımdır ama yinede tekrarlayım artık okadar çok şeyin önem sırası değişti ki çook kişiyi şaşırtabilirim şu halimle ...
 Masalcımla bağlantılı garip bir kıskançlık belirdi içimde ,tüm zamanları ona ayırmak istiyorum artık :))
canımı sıkacak ve bunu Masala yansıtmama sebep olacak herşeyi savuşturuyorum hayatımdan...
liste daha çok uzayıp gidiyor ama olay zaman zaman sahibi olduğumuz işimden çok uzak kalmış olmak ve dış yaşamdan kopmuş olmanın bana verdiği huzursuzluk... sabırlı olursam hem iş kadınını oynayıp hem de ev kadınlığı oynayabilirim miyim diyorum:))
hepsinden de biraz biraz olsa ...

21 Ocak 2011 Cuma

bu gece salondayız :))

Kuzucuk öğlen 13:00 gibi gözleri bir açtı daha da uyumadı belli ciddi gazı var ıkınıp duruyor yatırınca ağzında küçük köpükler oluşuyor kızarıp bir acayip oluyor panikleyip kucağımıza alıyoruz susuyor ama gaz çıkartmak yok  off ki off... saat 22:00  gibi emdi ve en nihayetinde uyuya kaldı salonda hemde bayağı derin uyuyor korkumdan kucağıma alıp odaya götüremiyorum ya uyanırsa diye.

ne yapmalı?? bu gece salonda mı uyumalı??.

uzun nöbetler..

Gün içerisinde  işe yarayan EASY yöntemi beni hayli mutlu ederken akşamları ne yapacağımızın arayışına girdik.Gece 22:30 ya da 23:00 gibi yaptığımız gece öğününden sonra bebişim 3:30 kadar falan uyuyor. Uykusu açılmasın diye son sürat değiştirilen altımızdan sonra hemen beslenmeye geçiyoruz ammaa nafile gözler açılıyor etrafa bakılıyor ve keyif çatılmaya başlanıyor sonrasında da bık bık bık sesleri eşliğinde gazım var sinyalleri veriliyor ama o gaz hiç çıkamıyor sürekli bir keyifsizlik hali... çok şükür çığlık çığlığa ağlayan bir bebek değil ama o mutsuz ifade insanı kahrediyor ve mesai saati uzadıkça da dayanma gücü düşüyor saat 6:00 olduğunda o hariç baba ve benim pilimiz bitmiş oluyor :)) yine de yakınmıyorum sadece bir çare bulmayı ümit ediyorum...

20 Ocak 2011 Perşembe

Durucum,Ailecek,Arkadaşlarla...



ilkler..

Dün bebişimizin göbüşü düştü :)) nereye gömsek acaba???

Bugün babamız olmadan ilk banyamuzu yaptık. Çok acele ve acemice oldu ilk kamera çekimizi babamızla birlikte pazar günü yapmayı planlıyoruz..

E.A.S.Y. sistemini uygulamaya bugün başladık bakalım başarabilecekmiyiz...

18 Ocak 2011 Salı

Anneannecik ve ipek masal

huh huh huh...

arkadaşım Niben sancı anını süper yakalamış :))

bir normal doğum hikayesi :))

tarihten de belli olduğu üzere bebişimiz 8 ocak günü saat 20:59 da dünyaya geldi ve ben yazmak için ancak vakit bulabildim vee anlatacak tonla şey var...
tüm bunları bugün anlatabilirmiyim bilmiyorum ama o yoğun duygular içindeyken aktarmayı tercih ederdim fakat emzirme,gaz çıkartma ve bulduğum boşluklarda uyumaktan vaktim hiç olmadı :)) bu yeni mesai saatleri çok zor vallahi.
düşünüyorumda ne iyi etmişimde en hazır olduğum zamanda yapmışız bu bebişi diyorum yoksa çok zor olurdu hemde çook zor ...

fazla uzatmayım cumartesi sabahın köründe koşa koşa doktorcumuza gittik (Dr.Münür Şago) vajinal kontrolüm sonunda nişanın geldiği ve akşama kadar doğumun gerçekleşme olasılığının yüksek olduğunu öğrendik sadece bunu değil sevgili doktorumuzun babasını haftasonu diye ameliyata almadıklarını ailesini otele yerleştirip apar topar geri adaya döndüğünü ve hafta başında tekrar gideceğini öğrendik.

İŞTE O ANDAAA :)) ben korkudan yeteri kadar uyarılıp sancılanmaya başladım :)) şaka bir yana daha arabada Lefkoşadan Girneye gelirken karnımda hafif regl ağrılarına benzeyen sızılar başlamıştı bile işin komik tarafı bu ağrılar bana tanıdık geliyordu yani ben bu ağrıları son iki haftadır aralıklarla yaşıyordum ama sancı olduklarının farkında değildim :)) eve geldiğimde yerimde duramıyordum sanki oturursam uzanırsam ağrı geçecek gibi geliyordu ve ben bunu hiç istemiyordum. kızkardeşimi de gelişmelerden haberdar ettikten sonra onun ilk uçağa yer bulduğunu öğrenip rahatladım gelecekler arasına eşimin abisi de katıldı ben de içim rahat bir şekilde karşı komşum Leyla Hn mın yanına gittim. o normal doğum yaptığı için son birkaç şey sormak istedim ona iyiki de gitmişim yanına çok keyifli sohbet ettik çay kaçamağı yaptım :)) hafif acıkmaya başlamıştım ki sancılarımda çoğaldı eve kaçayım da birşeyler yiyeyim ve artık azıcık uzanayım istedim çünkü ağrı şiddetliydi eve geldiğimde bir şekilde ağrı yok denecek kadar azaldı bende az birşeyler yedim ki akşam yemeğine tıkanmayım diye.

evdekilerle oturmuş sohbet ediyorduk ooo bidakika daha öncesinde kardeşim aradı ve hava alanında kaldıklarını çünkü polisin kıbrısa gelebilmeleri için ufaklık için babadan vekalet istediğini öğrenmişler baba da şehir dışında olduğu için oracıkta kalakaldılar bunu öğrendiğim anda bittim resmen çünkü bu doğumda en çok olmasını istediğim kişilerden biri anneannem ve kızkardeşimdi...

ama yoklar ve birde doğumda kardeşim bana koçluk yapacaktı aksini hiç düşünmediğim için kendimi onsuz doğuma girmeye hiç hazırlamamıştım resmen kahroldum ve sanırım sancılarım o dakika azaldı çünkü nasıl doktorumuz Münür Beyi beklediysek Selenide bekleyebilirdik ama tabiki öyle olmadı ben rahat bir şekilde eşimi abisini karşılamaya gönderdim ve ona bu doğum sabaha kadar olmaz sen hiiiç merak etme dedim o gittikten 20 dakika sonra sancılarım daha şiddetli başladı bende kendimi oyalamak için akşam yemeği için salata yapmaya başladım bu arada böreği de fırına atmıştım hahahah  saate çaktırmadan baktığımda sancıların arasının 5 dk ya indiğini fark ettim sakin ve hızlı bir şekilde hastaneyi arayım önce odamı ayırttım ve 20 dk içinde orda alacağımı söyledim amma nasıl??? kocam havaalanında :))) veee süper bir zamanlamayla en yakın arkadaşlarımızdan sevgili Nibenin eşi Sertunç kapıdan içeri girdi anlatamam ne çok sevindiğimi rahatladığımı ve inanın süper bir kararmış onun bizi hastaneye götürmesi çünkü ben arka koltukta çığlıklar atarken direksiyon da Barbarosun olması çok da sağlıklı olmazdı diye düşünüyorum. hastaneye vardığımızda eşim abisi ve vildan teyze kapıda bizi bekliyorlardı o anda sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım çünkü kardeşim yoktu orda bu benim için tam bir yıkım oldu ve onca ay ona sekizden bir gram yükselmeyen tansiyonum onüç bişi çıktı ve tamamen stres yapmış olmamdan dolayı tabiki yani siz siz olun sizin moralinizi bozacak herşeyi ogünlerde uzak tutun kendinizden kısa bir süre sonra kendimi telkin edip bundada bir hayır vardır diyerek tansiyonumun düşmesini bekledim ve tabiki işe yaradı bu sırada ebe açıklığın 5 cm olduğunu söyledi sancılarım okadar şiddetliydiki başımda annem  eşim aarkadaşım niben benim kadar acı çekiyor olsalar gerek ki yüzleri görülmeye değerdi bir de ben onların fotoğraflarını çekmeliyim derken fotoğrafçımız Burcu Hn ve eşi yetiştiler onları yola çıktığımda aramıştım ve süper hızla yetiştiler doğrusu ve süper fotoğraflar çekmişler hem de kare kare kendi bir açıdan eşi başka açıdan çok çok teşekkür ediyorum onlarada hatta kız kardeşim gelemedi diye ertesi gün eve gelip birde evimizde süper fotoğraflar çektiler...
şu durumda canım kardeşim Selen ve eşi Akgün'e çok çok ama teşekkür ederim bize doğum fotoğrafçımızı hediye ettikleri için onların sayesinde tüm o anlar kare kare ölümsüzleşti...

bebiş mama istiyo normal doğum hikayemin en can alıcı bölümünü daha sonra yazabileceğim :))

7 Ocak 2011 Cuma

son danslar :))

tamda bebişin hareket edecek yerinin kalmadığını düşünürken bizim kız akşamları öyle dans etmeye başladıki  içimde anlatamam sanki babasını doğmadan önce son bir kez hayretlere düşürmek benide en çok özleyeceğim bu duyguya iyice doyurmak için :)))

bebek hastane çantası...

haftalar önceden bebişimiz için anneannesi özenle yıkayıp ütülediği eşyalarından çantasını hazırladı o sıralar ben pek bir panik olduğum için onu sadece izlemekle yetinebildim hatta bilgisizliğim konusunda az da dehşete kapıldım :)) işte bavulumuzun içindekiler...

2 takım hastane çıkışı
2 tane yelek
2küçük havlu
3 tülbent
1 banyo havlusu
2 tane sarma bezi
3 önlük
2battaniye
eldiven,çorap
zıbın
ağız bezi
hırka
minik çarşaf
kırmızı tül :)
biberon ,bebek bezi
anneannemize ne kadar teşekkür etsek azdır diye düşünüyorum işte bu yüzden sevgili kızımızın babası ve ben kızımız Masalın ilk ismi olan İpeği koymasını istedik. Dolayısıyla kızımız anneannesinin koyduğu İPEK babişkosunun koyduğu MASAL isimleriyle İPEK MASAL UYDAN olarak yaşayacak...
Üzerimizde en çok emeği olan anneannemize çook teşekkür ediyoruz Uydan ailesi olarak...

sıra geldi anne çantasına tabi ki bu çanta hazırlanırkende ben seyirciydim :)) canım kızkardeşimin ufaklığı Durisitanın bir sene önce aramıza katılmasından dolayı bilgilerini pekiştiren anneanne bu konudada seri ve kendinden emin bir şekilde yaptığı alışverişlerle çantamı hazırlayıverdi işte o lkiste

2-3 takım gecelik
sabahlık
çorap,terlik
iç çamaşırı,emzirme sütyeni
diş fırçası,macun,sabun,havlu,tarak
kol altı stick,ayna
hijyenik ped
meme ucu kremi,silmek için mendil
kırmızı taç,makyaj malzemesi
tel şarj aleti
fotoğraf mak
bilgisayar :)

40. hafta...

yazmaya nerden başlamalı bilemiyorum...heyecanımızın ve merakımızın doruk noktasına ulaştığı şu son günlerde bir öğrendikki doktorumuz Münür Beyin babası rahatsızlanmış ve acil İstanbula gitmesi gerekiyormuş...

.Münür Beyle hamileliğimin üçüncü ayında tanıştık ilk doktorumuzla bir türlü kuramadığımız iletişim sonunda etrafımdaki sevgili Kıbrıslı arkadaşlarımın tavsiyesiyle geçte olsa kendisiyle tanışıp hamileliğimin 40. haftasına kadar geldik. Muayenehanesine ilk girişimi hiç unutmayacağım karşımda eşimin saçlarının aynısından ama turuncu olanından 35-40 larında süper şirin gülümsemeli bir adam veee orta masasında köpek bakım kitabııııı :)) ve benim ilk cümlem' BİZİM BİR KÖPEĞİMİZ VAR DOKTOR BEY' herhalde  jinekoloğa giden birinin ağzından çıkacak en komik ilk cümle olsa gerek diye düşünüyorum onun da tepkisi SÜPER olmuştu :))) köpüşümüz BUDY şimdi 9 aylık ve hala bizimle vee ailenin yeni üyesini bizimle birlikte bekliyor...

konuyu dağıtmadan devam edeyim doktorumuzun sevimliliği samimi davranışları güler yüzünün ötesinde kendisine olan güveni bizi kendisine bağlamaya yettide arttı bile ... bundan bir kaç ay önce ameliyat olduğunda suratı sap sarı hala çalıştığını hatırlıyorum ve geçen gün yüzünde yine o samimi ifade sesinde yumuşak ton muayenin sonunda 5 yıldır tatil bile yapmadığını ama 2 günlüğüne babasının ameliyatı için İstanbula gitmek zorunda olduğunu söyledi onu anlamamak imkansızdı açıkçası helede bu duygunun nasıl bir his olduğunu bilen biri olarak bana olası beklenmeyen durum için gerekli doktor isimlerini verdikten vajinal konturolümü yapıp endişelenecek bir durum olmadığını muhtemel bebişin gününü bir iki gün geçireceğini söyledikten sonra endişelenmemi söyledi bende bebişim ve benim dönmesini bekleyeceğimizi söyleyip muayenehanesinden ayrıldık  ammaaa odakikadan sonra beni bir heyecan aldı anlatamam o gün boyunca inanılmaz basınçlı ağrım oldu içimden sürekli dokrorumuzu bekle bebiş deyip durdum :))) çünkü ben bu olaya karşı sakinliğimi tamamen onun kendisine olan güveninden alıyorum...ama artık endişeye gerek yok çünküü bir kaç saat sonra burda olacak  inşallah iyi haberlerle sağlıkla geri gelir... çok çok geçmiş olsun diyoruz ona eşim ve ben...

Yarın saat 8 de ilk randevu bizim bakalım neler söyleyecek bize açıkçası bebişimiz için sağlıklı olan neyse o olsun diyorum ama normal doğuma kendimi bukadar hazırlamışken açıkçası pekte sezeryan olasım yok :(

yarın sabah olur mu???

3 Ocak 2011 Pazartesi

küçük aksaklıklar...

geçenlerde nasıl  başardıysam elimin üzerine öyle bir yatmışım ki neredeyse 4hafta oldu elimi doğru düzgün kullanamıyorum :)) işin komik tarafı tam yavaştan geçiyor dedim arabadan inerken kolumu arabayla koca göbüşüm arasında sıkıştırmayı başarıp daha beter ettim şimdi başparmağım ne açılıyor ne kapanıyor... peki ben bebişi nasıl tutacağım bu şekilde?? dahada komiği vücudum öyle bir şey salgılıyor ki hamileliğimin son evrelerinde aslında sinirlenmem gereken tonla şey olurken ben sürekli bir sakinlik içindeyim herşeye olabiiiliiirrr diye geniş geniş bakıyorum amma okadarda melek değilim sanki herşey sırasını beklemek üzere biryerlerde depolanıyor gibi ;) zamanı gelince sırayla halledilecekler hahahahah
kısacası elimi bile çok takmıyorum zaten doktorda sarmaktan ve doğumun bitmesini beklemekten başka birşey yapamayacağımı söyledi :))
asıl panik olacak şeyse doktorumun babasının rahatsızlanmış olması ve Türkiyeye gitmek durumunda kalması :(( doğum tarihim 8 ocak gibi görünüyor bugün 3 ocak ve ben evde oturmuş sancılanmayı bekliyorum ama bizim kız  yerinden memnun gibi görünüyor çarşambaya kadar doğurmazsam kontrolümüz var perşembe cumada doktorumuz türkiyede inşallah o an doğmaya kalkmaz bizim kız... aslında doğmaz gibi geliyor yani neredeyse bu olaya bile büyük sakinlikle bakacağım ama nebilim... ayyyyy desem :(((
kıbrısta yaşayan biri olarak 9 aydır doktorum konusunda bukadar şanslı olduğumu düşünüp etrafa herkesleri çatlatırcasına ay şekerim benim doktorum şööyle benim doktorum bööylee diye ballandıra ballandıra anlatırken onsuz doğuma girmek korkunç olurdu herhalde üüüü :(( işin kötüsü doğuma girecek kişinin trombosit düşüklüğümden gebelik diyabetime ve kalp kapakcığımdaki küçük üfürüm dolayısıyla yaşadığım yoğun çarpıntıya ıvır zıvır tonla şeyden haberdar olası gerek normalde Türkiyede yaşasam tüm bunları çok takmazdım ama burda yaşarken durum pekte böyle olmuyor ve benim asıl güç aldığım şeyde doktorumun kendine olan güvenini hissediyor olmaktı bu beni öyle rahatlatıyorduki..

neyseee çok yakındım aslında okadarda acıklı durumda değilim:))

31 Aralık 2010 Cuma

değişim çoktan başladı...

daha 6 aylık hamileydim bebiş beni yavaştan adam etmeye başladı :)) bazen insan hiç beklemediği şeyler yaşayabiliyor hamileleiğinde kimi zaman iş sorunları kimi zaman sağlık ,arkadaşlık..haliyle tüm bunlar normalden daha ağır olabiliyor insanın hamilelik süresinde
benimde arkadaşlıklarımda çatırdamalar oldu bu süreçte hamilelik duygusallığından ilk sıyrıldığım anlarda bile oturup düşündüğümde çoğu olan biteni affedemedim ve normalde tüm kızgınlığını olduğu gibi dışa vuran biriyken kendimi dizginlemek zorunda kaldım çünkü yaşadığım gebelik diyabeti sinirsel olarak tavan yapıyor yada sinirden karnıma ağrılar giriyordu yani sizin anlayacağınız normalde başından aşağı sandalyeler geçirmem gereken kişilere karşı koltuğumda oturup daha sakin olmayı çünkü karnımdaki dünya güzelinin sağlığının daha önemli olduğunu artık kızgınlıklarımın bile dengesinin değişmesi gerektiğini öğretti bebiş bana sizin anlayacağınız şimdiden beni adam etmeye başladı bebiş :)) artık çok daha fazla okuyorum çoğu bebiş hakkında ama bu çok hoşuma gidiyor  vee bu gece yılbaşı heyyoooooo HOŞGELDİN 2011...ve ben evdeyim bu gece çünkü 2011 in bize ilk günlerinde bebişimizi hediye etmesini bekliyoruz..

28 Aralık 2010 Salı

sabırsızlanıyorum..

geri sayımda çok mu acele ettim bilmiyorum ama yavaştan sabrım tükenmeye başladı işin tek keyifli tarafı yılbaşı öncesi herkesler yoğun çalışırken ben evde dinlenip bol bol internette takılıyor elime geçen bebişle ilgili herşeyi okuyorum eee birde evde hatun bolluğu olunca(Annem ,Nur anne ve Vildan Teyze) herkes bir işin ucundan tutuyor ve bana hiçhirşey kalmıyor :)) çarşamba günü kadroya eniştede eklenince onca hatun arasında kalan eşim azıcık rahata çıkacak gibi görünüyor :))
bu yılbaşı hayli renkli geçecek gibi görünüyor bakalım bebiş o esnada karnımdamı yanımdamı olmayı tercih edecek...perşembe günü kontrolümüz var bu her zamankinden farklı bir kontrol olacak şimdiden kasmaya başladım ama belkide ogün bebişimizin geliş tarihiyle ilgili önemli bilgiler alacağız.. hadi hayırlısı diyorum..

25 Aralık 2010 Cumartesi

bu sayım bitmeyecek gibi..

sayıyorum sayıyorum bitmiyor gibi..:)) şaka bir yana aslında durumada uyum sağladım sanki ben kilo almışımda bööyle hayatımı kilolu bir kadın olarak devam ettirecekmişim gibi geliyor. sanırım 6 ay ciddi sorun yaşadıktan sonra 8.ayda gelen enerji beni bukadar kabullenir kıldı sanırım amma gerçek olan şu ki tanrının normal doğum için verdiği tüm enerjiyi ben 6 7 ay durup son ay işe gidip deli danalar gibi çalışıp hatta temizlik yapıp tükettim :)) ne zamanki bir gece tuvalete kalktığımda anladım ki ben tükenmişim o an toparlanıp dinlenmeye karar verdim ama bu seferde evdeki son hazırlıklar başladı off off müstahak bana diyorum başkada bişi demiyorum :)) amma annem saolsun neredeyse tüm işleri hallettikten sonra bugün eşimin annesi (Nur Anne )ve teyzesi (Vildan Teyze)geldiler geri kalanlarıda onlara paslayıp köşeme çekilip sadece kitap okuyup internette vakit geçirmeyi planlıyorum :)) sizce hayal mi kuruyorum :))

10 Aralık 2010 Cuma

geriye sayım başladı..

hoşgeldin masal dedik ama aslında masalın doğmasına daha neredeyse 3 hafta var ama bize göre masal çoktandır hayatımızda ..birçok aile gibi neredeyse 24 saatimizi ondan konuşarak geçirdiğimizi söyleyemem ama öyle büyük bir duygu yoğunlu ki anlatamam :)aslında anlatabilirim çünkü hamileliğim boyunca masalı karnımda sağlıklı taşımak onun tüm gün boyunca kıpırtılarını hissetmek dışında aslında çokta yaptığım bir şey yoktu fakat babası ah dünya tatlısı babası..onu öğrendiği günden beri bir başka hatta benden daha çok hamile diyebilirim sürekli bebişlerle ilgili reyonlarda internetin başında hafta hafta takipte vee kızı olacağını öğrendiğinden beri küçük şirin kıyafetler bakınıp duruyor:)) daha neler neler..sanırım her ailede taraflardan biri daha yoğun duygular içinde oluyor:))

kıbrısta yaşadığımız için tıpkı kız kardeşim gibi uzakta olan tüm yakınlarımızın bizi rahat takip etmesi için açtığımız bu blog zaman zaman benim zaman zamanda (yani inşallah)babamızın yazdığı kızımızada kalacağını düşündüğümüz tatlı bir paylaşım olacak..